2 Aralık 2012 Pazar

Üniformalasak da mı Saklasak?










Acaba Üniformayı mı, Yoksa Alışkanlıkları mı Savunuyorlar?

Sosyal medyada her türlü değişikliğin yansımasını anında gözleyebilirsiniz. Şimdi okullardaki yeni kılık kıyafet yönetmeliğine karşı olanların, taraf olanların gönderileri var bol bol. Üzücü olan şudur ki, karanlıkta gösterilen fil hikayesi gibi herkes işin bir tarafına dokunuyor ve yorum yapıyor, bütünü görmek istemiyor. Ya da aslında bütünü görüyor da ezeli muhalifliği onu, bunu dillendirmekten alıkoyuyor.

Ben de diyorum ki üniforma(üni: tek, bir- forma: giysi, şekil anlamındadır) adından da anlaşılacağı üzre tektipleştirmenin şekilci yanlarından biridir. Üniforma olmasa da öğrencileri uygun adım asker gibi yürütecekseniz, bence bu bir demokratikleşme atılımı sayılamaz. Bana göre tektipleşmeden kurtulmak, beraberinde eğitim sistemindeki militarist yapılanmayı da eritmekten geçer. Ancak eğitimde serbest kıyafet önemli bir adımdır. Bu haliyle belki yarım adımdır... Yine epey kural var hala; kızlara kısa kollu gömlek yasağı olması gibi. İzmir'i düşündüm de, 40 derecede uzun kollu ile dolaşmak! Ufunet bastı.

Hoş ben de birçokları gibi şu dönemde yapılanların demokratikleşme ve özgürleşme adına mı, kendi kitlesinin taleplerine nihayet cevap verme adına mı yapıldığından kuşkuluyum. Yok, aslında kuşkulu değilim. Elbette bir siyasi parti iktidar elindeyken özellikle kendi kitlesi için yasal düzenlemeler yapmak ister. Hakkı ve ödevidir bu, bir bakıma.

Bu durumu vaktiyle Milli Eğitim ders kitapları yazımında da gözledim ben. Sene 1998. Üçlü Koalisyon zamanı(DSP-ANAP-MHP). Eşim ve sol kökenli eğitimci arkadaşları kitap yazma komisyonuna çağrıldılar. Büyük bir coşkuyla edebiyat komisyonu olarak kitaplarını hazırlamaya giriştiler. Eşim ve birkaç arkadaşının en büyük amacı Nazım Hikmet'i ders kitaplarına almaktı. Ama olmadı, Talim Terbiye kitaplarına geçit vermedi.

Bilin bakalım Nazım'ı ders kitaplarına almayı kim başardı? AKP. Yanı sıra elbette Necip Fazıl Kısakürek( gerçi o daha önceden girmişti ama artırıldı yeri sanırım) ve adı sanı hiç duyulmamış edebi olduğu iddia edilen şahsiyetler de girdi edebiyat ders kitaplarına.

Şimdi bu kılık kıyafet işi de bence buna benzedi ama ben her şeye rağmen Nazım'lı bir ders kitabını tercih ederim, üniformalı çocuklar görmektense rengârenk çocuklar görmeyi tercih edeceğim gibi.

Statükoculuğun Türkiye'de adresi yok gibi. Herkeste çıkıyor. Bazen sağda bazen solda hortluyor. Alışkanlıklar konfor sağladığından, yenilikçi olduğunu iddia edenler bile statikocu davranabiliyorlar. Nihayetinde herkes kendine göre; rahatına, alışkanlıklarına göre tavır sergiliyor. Hak ve özgürlükler bakımından düşünmüyor.

Üniformayı destekleyenlerden gelen, bana göre ilginç savlar:
1. Çocuklar, gençler üniformaları olmayınca öğrenci oldukları anlaşılamayacağından, sahipsiz gibi olacaklarmış sokaklarda.
Buna vah vah dedim ve güldüm. Okul üniformaları ne yazık ki çevik kuvvet giysisi değildir. Çocuklar her halükarda sokaklarda yüzde yüz güvenli olamazlar. Ne yazık ki! Bana kalırsa bütün çocuklar okutulsun, böylece çocukların hepsi öğrenci olarak algılanacaktır.

2. Bazı ailelerin kaygısı ise öğrencilerin okulda maddi durumu iyi olan arkadaşlarında markalı kıyafetleri görüp özeneceği, isteyeceği. Elde edemeyince de ayrım olacağı. Yani ekonomik eşitsizliğin belirginleşeceği.
Hem serbest kıyafetle eğitim hayatı olmuş(İsviçre'de), hem de üniformalı ben, diyebilirim ki, hiç fark etmez. Orda birinin tişörtüne, burda da ayakkabısına heves ettiğim çok olmuştur. İlkokulda onun gibi boya kalemlerinden istediğim ve alınamadığı için günlerce ağladığım kızın adı bile aklımda. Bunun sonu yok ki? Maddi durumu iyi olan bir şekilde belli oluyor. Bazen maddi durumla ilgisi olmayan şeylere de özenirdik. Örneğin dantel yakalıklı ben, naylon yakalığa özenirdim. Çocukluk böyle bir şey. Ama genel olarak yakalığın boğazımı sıktığını anımsarım.

3. Çocuğumuza her gün yeni bir kıyafet giydirecek kadar zengin bir halk olmadığımız.
Her gün yeni bir kıyafet giydirmek gerekmiyor. Avrupalılar bile o kadar zengin değil. Temiz olması yeter. Bir hafta giyilince oluşan kirli kumaş kokulu önlüklerden, formalardan nefret ederdim. Günümüzde uygun fiyatlara giysi alınabiliyor. Dünyada ve ülkemizde resmen tekstil patlaması var. Bunu bile alamayanların zaten üniforma alacak gücü de yoktur. O zaman üniforma değil, sosyal devletim devreye girsin, lütfen!

4. Türbanı yasal hale getirmek için bu yönetmelik değiştirildi. Herkesi kapatacaklar. Şeriat istiyorlar.
İşte bu iddiaya net bir şey diyemem. Sonuçta seçmenlerine verilmiş sözler vardı. Herkesi kapatmak da isteyebilirler. Mahalle baskısının yoğun olduğu küçük yerlerde başörtüsü her derste, bahçede, laboratuvarda örtülecek belki. Benim geldiğim kasabada başlamışlar mıdır hemen, diye aklımda bir soru belirdi? Şimdi İmam Hatip Liselerinde başörtüsü örtünme-örtünmeme kuralları ne derece işliyor? Okullarda başörtüsü serbestisi dindar çevrelerdeki kızların okumasına bir yol olabilir mi gerçekten? Derin sosyolojik sorular? Yanıtları da net değil. En azından benim beynimde.

Üniformayı savunmakla eğitimin kalitesinde bir artış, demokratikleşme, sosyal ve ekonomik adaletin sağlanmasında bir gelişme sağlanır mı? Bence hayır.  Yeni düzenlemenin hakkaniyetle uygulanmasına katkı koymak, tıkanıklık ve art niyet görüldüğünde tepki vermekle çözülebilecek şeyler var ama kanımca. Yani dolaylı olarak dinsel bir eğitim vermeye kalkışılırsa, zorla kızımızın başı örtülürse örneğin tepki vermeli ki bu "gerçek laik" olması gereken Türkiye'ye yol açabilir. Bu gibi durumlarda ne yapılabileceğini, ne yapmamız gerektiğini titizlikle düşünüp hareket etmeliyiz. Toptancı mantığından vazgeçmeliyiz. Her yeniliğe hemen hayır demek, bir tür kolaycılık bana kalırsa.

Alışkanlıklar konforludur. Düşünmeden yaparız. Daha az yoruluruz. Bu tuzağa düşmemeliyiz.  Yenilikler ise heyecan verici olduğu kadar tehlikelidir de.

Bana kalırsa günümüzde türbanlı kadınların bazılarının örtünüşü de üniformaya benziyor. Kendi dini aidiyetinin giyim kuşam tarzı oluyor ve bunu bilenler onu tanıyor. Ama bu onlara devlet tarafından dayatılmıyorsa beni ilgilendirmiyor açıkçası.

Üç kuşaktır okul üniformaları evlerinden eksik olmayan bir neslin çocuğuyum. O yüzden müstakbel torunumun üniforma giymesini istemem şahsen. Değişikliklere evet ama bu değişiklik insan hakları ve demokrasiyi esas almayacaksa, özgürlüklerim başka bir şekilde kırpılacaksa, buna da olmaz diyeceğim.

Hanife Türkseven

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder