28 Eylül 2017 Perşembe

Day 5. Yağmur yağıyor

                                        

                                                   Volos, Makrinitsa Yolundan Görünüm

Bugün yağmur yağıyor Volos'ta. Dersim yok. Dün çok yorgun hissediyordum. Bu sabah yağmur sesiyle nispeten daha iyi uyandım. 

Dün akşam eşimle ve annemle görüştüm bahçede uzun uzun telefonda. Telefonum orada çekiyor ancak. Belki onun etkisiyledir, bugün daha keyifliyim. Bugün bir ara inşallah esas yatağımın döşeğini de satın alabilirsem evim misafir ağırlamaya uygun hale gelecek. Açılmayan metalden banyo penceresini de artık, biraz sıvı yağ yardımıyla açıp kapatabildiğim için sevinçliyim. Tanrım! insanoğlu nelere takıyor? Pencere açılmadığı için sanırım psikolojik olarak astımım tutuyordu. Banyoya girerken, yanımda sprey, Granma nefes alamıyordu yoksa. 

Dün akşam elimi kestiğim için yara bandı almak için mecburen markete gittim. Birçok eksiğimi giderdim bu arada. Kahve de aldım; şimdi Türk kahvesine çok yakın bir tatta kahvemi yudumlayarak ve O Stavros tou Notou(Nikos Kavvadias adlı şairin şiirlerinden bestelenmiş bir albümdür, link veredeğim aşağıda)* albümünü dinleyerek size yazıyorum. Sabah yağmur yüzünden sanırım, çekmeyen internetim, şimdi mükemmel!

İlginç bir şekilde dün ve bugün astım krizlerine eşlik eden öksürüğüm azaldı. Toz ve şiddetli kokular(markette deterjan standında yaşadığım krizi saymazsak) sanırım en çok etkileyen faktörler. 

Argos Gemisinin Antik Seferi



Keşke gençken tarihimize merak sarsaydım. O gençlikle Iasonas'ın buralardan Karadeniz'e, Pontos diyarına yaptığı yolculuğu tekrar ederdim. Altın Post belki de benim köyüm Ğorğoras'tadır, kim bilir? Taa Gürcistan'a gitmeye bile gerek yoktur? Buradan ta oraya bir deniz yolculuğu hiç fena olmazdı. Aslında böyle turistik bir destinasyon hazırlanabilir. Turizmciler hu, her iki yakadan, bu önerimi dikkate alsınlar, derim. Yoksa var mı, böyle bir destinasyon?

Mitoloji'ye göre macera şöyledir, mavi renkli macera'nın üzerine tıklarsanız yönlendirecektir. 

Şimdi Türkiye'de yaşayanlar bu Wikipedia maddesini açamayacaklar. Bu utancı düzeltir yetkililerimiz, umarım. 

Neyse, şimdilik benden bu kadar. Bu arada komşum ve ev sahibem imam bayıldı yemeğini çok güzel yapıyor. Türkiye'de yediklerime şapka çıkartır. Ama ne yazık ki benim yemek yemeğe iştahım yok. En çok peynir ekmek, meyve ve kahve tüketiyorum. Haydi hayırlısı...

Selamlar sevgiler  Volos'tan...

Granma is tired a little bit! 
See you, later...

Volos, 28.09.2017

* Albüm









25 Eylül 2017 Pazartesi

Granma is cooking...Yaktın Beni Eleni!

  





      Day 2, evimde...

      Bugün sözde erken kalkıp varsa 9'da başlayan derslerime yetişecektim. Saatimi de kurmuştum ama ne olduysa oldu, fakülteye ancak onu yirmi geçe vardım. Akşamdan tuhaf sesler çıkrarak çalışan şofbeni yakıp duş aldığım için çok sevindim. Sabahları kendime gelemeden her sesten ürkerim çünkü. 
      
      Neyse ki dersim yokmuş Pazartesi, kendime misafir öğrenci olarak ders bulurum ya henüz o kadarına cesaret edemedim. Zaten Ankara'da iki sınıf birden okuyarak kendimi zora sokmuşum. ERASMUS'un talep ettiği 25 krediyi dolduramayıp ikinci dönem derslerimi yazmak zorunda kaldım. Bu şunun için gerekli, ERASMUS sana hibe verecek de, bakalım sen gerçekten okumaya mı gezip tozup eğlenmeye mi gidiyorsun, diyorlar. İstersen yemin et, ne kadar istekli olduğuna dair, ı-ıh, alacaksın kardeşim 25 kredini paşa paşa gideceksin fakültene, yoksa keseriz hibeyi haaa, demek istiyorlar. Hoş daha hibenin ucunu bile göremedik ya, neyse. Nan bu AB valla Türkiye'den cimri çıktı. Buraya gelince harçlık verirdi ülkem olsa. Vatandaşım mağdur olmasın, hele de bu yaşlı, yazık derdi... Oy! sanırım memleket özlemi başladı, uzaktan davulun sesi hoş geliyor. Öyle olmadığını hepimiz biliyoruz.
     
     Öğrenci kimliği ve paso için başvurumu yaptıktan ve dersler hakkında Popi adlı bölüm sekreterinden bilgi aldıktan sonra, daha fazla uğraşmayıp ders programını aldım, meşhur Kafe'me gittim, hani fakültenin yanındaki. Double Türk, ay aman Yunan kahvesi içince ancak kendime geldim. Pek de gelemedim ya... Sigara paketimi ve Eleni'nin çakmağını masada unutarak marketin yolunu tuttum. Üniversitenin yakınında varmış. Ufak tefek ihtiyaçlarımı alarak evin yolunu tuttum... Sırt çantamda laptop, ellerimde paketlerle yorulmuşum. Dalgınlığımı hemen ev sahiplerime belli ettim. Kızım daha ikinci gün ne acele?! 50 metre falan geçtim evi, sonra geri geldim. Ev sahibinin oğlu, sanırım bu oturduğum yer onun, beni üst kattaki balkondan görmüş geçerken, gülüyor köftehor. Granma dedik, boşuna mı dedik, oğlum? Oğlum yaşlarında bu arada...

     Eve gelince sağolsunlar ev sahiplerim yine geldi, nasıl olduğumu sordular. Eksik gedikler için söz verdiler. Bu arada acıktım, üzerinize afiyet. Evde, Eleni'nin tarlası hizmetimde, sıvı yağ var, tuz var, ne duruyorsun Granma, melemen yapsana, dedim kendime. Sivri biberler acı demişti Eleni, birini tattım, hafif acıydı, dedim bu acıyı gözümle bile yerim ben. Bolca sivri biberli melemeni ocağa vurdum. Aldığım mısır unlu ekmekle ne güzel gidecekti oysa... Bir yandan da fotoda gördüğünüz elektrikli cezvede su kaynattım. Üzerine halis muhlis Doğu Karadeniz çayı ekledim. Masaya geçtim ki, ne olsun, melemen zehir acı oldu, araya hain acı bir biber karışmış. Yaktın beni Eleni, diye bağırdım o an, Türkçe tabii...

     Neyse yana yakıla melemeni yedim. O acıyla resim çekmeyi anımsadım. Halimi görün diye. Öyle böyle ilk yemeğimi pişirdim ya, ona bakın! Yoksa "Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat." atasözümüzü anımsıyorum hâlâ. 

     Bugün de akşam üzeri oldu. Günler su gibi geçiyor. Yoksa geçmiyor mu? Kocamın demleme çayından isterim. Gelirken demlik getirsin ve bana çay demlesin. Zorla da 20 dakika içinde-yoksa tadı kaçarmış- üç bardak içirsin. Dalga geçer, itiraz edersem, namussuzum... Anamın sigara içme yemek ye, itirazlarını bile özledim. Oğlumun çayımda sigaramı söndürüp beni sabote etmesini de. Dursun'un ıslak burnunu özledim bir de...
     
     (Granma ağlar bu sahnede)
      
     Haydi, öpüldünüz. 
     
     Sevgiler, Selamlar buradan...

     Granma in the kitchen of foreign land (Amaaan o kadar da "foreign" değil, bizim Yunanistan işte)



25.09.2017

    



 

24 Eylül 2017 Pazar

Granma* on Erasmus


Granma* on Erasmus


Sizler beni Bambolika olarak tanıdınız ama kendime yeni bir takma ad buldum; Granma yani Büyükanne.

Bu ayın 20'sinde çok önceden belli olan ERASMUS macerama Ankara'dan başladım. Hep hasta olan annem ve otur oturduğun yerde, kaç yaşına geldin diyen eşim, tuhaf bir annesi olan tarafsız oğlum ve her şeye, herkesin uyarılarına rağmen macerama start verdim. 

Önce çok ucuza bilet bulabildiğim için Atina'ya uçmaya karar verdim ki, Despoina'yı rahatsız edebileyim. İki gün onda konakladıktan sonra çok güzel geçen bir otobüs yolculuğunda, pırıl pırıl bir mola yerinden geçen otobüsümle KTEL dedikleri VOLOS'un terminaline vardım. İlk taksici beni kazıkladı galiba. Çünkü ne kadar uğraştıysam 5 Avro'yu geçemediğim taksi maceralarımdan farklı olarak 6 Avro aldı. Canı sağolsun, 1 km bile olmayan yolu uzatarak bana kent merkezini tanıtmış oldu. Volos'un bir ucundan diğerine sahilden yürüyünce yarım saat tutuyor, oradan pay biçin. 

Neyse vardım AB ofisine Panepistimio'nun(üniversite yani). Orada değişim öğrencileri oturuyor. Ben tabii Granma. Personel şaşkın değildi ama çocuklar şebelek gibi bakıyor bana. Saçlar üç numara, beyaz. Bize ev önerisi sunacaklar. Ben atıldım hemen. Mümkünse bir Yunan kız öğrenci parakalo(lütfen demek), bir de atar yaptım; benimle İngilazca konuşmayın, Yunanca öğrenmeye geldim ben buraya diye. Yunan öğrenci bulmak yaş iş dediler. Kalacağın şurada üç beş ay, seni neylesin, o kalacak 4-5 yıl. Hım bu atarım işe yaramadı! Diğerine bayıldılar tabii. Baktılar anlıyorum her şeyi, Yunanca anlatmaya başladılar. Oh Granma, kendin kaşındın! Anlamasan da bazen(hızlı konuşabiliyorlar) yapıştır, endaksi'yi(okay gibi bir şey işte). Ne olabilir ki! Sövdüler mi, ettiler mi, ne olacak, aman, aramızda lafı mı olur? 

Neyse falandı fişmandı derken Eleni(Oh Eleni, Trabzon göçmeni babanın kızı Eleni!)'nin yakın olmayan bir arkadaşının oda kiralama isteği haberini aldım. AB ofisinden çıktım, sahilde bir Kafe'de oturdum, yanlışlıkla Türk kahvesi istedim, ağzım kurusun, neyse, sonra yamaladım bir şeyler. İlgili idiler sağolsunlar. Yanında küçük şişe suyu bedava veriyorlar. Neredeyse aynı bizdekinin fiyatına geliyor öylece. Bir gece o kadıncağızın evinde -itiraf ediyorum hadi- tiksinerek kaldım. Ev yıllardır kullanılmamış, kir pas içindeydi. Daha da durmam burada deyip Eleni'yi tacize başladım hemen. Zaten o ikide bir telefon ederek nabız yokluyordu. Despoina bir yandan. "Granma on trouble" tabii, yardım edecekler. Ne yapsın zavallılar?

Bu arada bir otel buldu bana Eleni, hemen oraya gidip dinleniyorsun ve bizi bekliyorsun, dedi. Yunanistan'da edindiğim bro'm olan(ağabey deyin siz kısaca) eşi Vasilis'le yola çıkmışlardı bile. Otel Anastasia'ya kaçar gibi vardım, duş aldım, o evde oraya buraya sürtünmüş ne varsa hepsini ıslak mendillerle sildim. Uzandım. Uyudum mu bilmem, Elenitsa gelmişti bile Selanik'ten. 

Hemen başladı ev bakmaya. Bir tanesi ilginç oldu. Telefonda üniversite öğrencisi deyince evini kiralamak istediğimiz adam(lar), sanırım, 1.80 boyunda güzel bir Rus kızı bekliyordu. Granma ben'i görünce şoke oldu zavallılar. Neyse ev sote bir yerdeydi ve hamam böceği vardı. Bu da onlara ders olsun! Also Granmas have right to study(Büyükanneler de okuma hakkına sahip), değil mi ama? Neyse ki, bu, iki buçukuncu üniversitem deyince biraz anlar gibi oldular. İnşallah! 

Eleni ve eşi Vasili çok girişken insanlar, ne oldu, ne bitti anlamadım; kentin en eski şekerleme satış dükkanının sahibinden bir telefon ve fakülteme nispeten yakın bir ev olasılığı çıktı. Adam aradı etti, ertesi güne randevu verdiler. Evi gelin görün diye, geldik gördük, beğendik tuttuk. Üstüne bir Makrinitsa yaptık, Volos'un dağlık kesiminde yamaçta bir köy, artık tamamen turistik bir köy. 



Ha tabii, Speedy Eleni bir de evi temizledi, ben güya yardım ettim ama asıl işi o gördü. Bir de çiftçilik yapıyorlar ya, kilolarca erzak getirdi. Sanki Granma aç kalacak, 5 kilo domatesi nasıl yerim ben ya! El mecbur ev sahibine devredeceğim. Getirdiği sıcacık battaniyeye Eleni'nin sevgisi sinmiş. Çok güzel ısıttı. Buralar sıcak ama Granma hep üşür, öyle işte...

Şimdi oturmuş, maceralarımı yazmaya çalışıyorum. Aslında çok yorgunum ama uyuyamadım. Bir uyuma hamlemde geveze komşularım pencereden pencereye muhabbet ettiler, bir diğerinde ilgili ev sahibim iyi miyim diye kapıyı tıklattı. Böyle şeyler işte, zaten bir yerde ilk kez kalmanın tedirginliği de var...

Nihayetinde "Granma ine endaksi(Granma iyi)", merak etmeyin diye bloguma yeni bir yazı ekliyorum. 

İyi Okumalar!
Sevgiler, Volos'tan


* Granma'nın çok çağrışımı var benim için. Biri Fidel Castro ve Che Guevera'nın Küba devrimini başlattıkları geminin adı, aynı zamanda Küba'da bir gazete veya dergiydi sanırım. Bir diğeri Gazap Üzümleri'ndeki Büyükanne karakteri. Eh İngilizce Büyükanne'nin kısaltılmışı. Bana uyar dedim, dizlerim sızlar, belim ağrırken Erasmus'ta, anca Granma direnir. 

Bambolika in Volos

24.09.2017

Kendi kendini tekzip 1: Taksicinin günahını aldım o gün, gösteri- yürüyüş tarzı bir şey olduğundan yollar kapatılmış, ondan dolaştırmış.
2. Hibenin % 80'i ben bu yazıyı yazdığımda yatmış, ama ben bilmiyordum henüz.